FARKLI OLMAK
Şöyle bir sokağa çıktığınızda kalabalığın üzerinize üzerinize geldiğini hiç düşündünüz mü ? O kadar birbirinden farklı insan var ki hiçbirinin görünüşü birbirine benzemiyor. Hiçbirinin davranışları, yürüyüşü, hareketi, duruşu bir diğerinin aynı değil. Herkes birbirinden farklı yaratılmış ve farklı özelliklerde yaratılmış. Zaten insanlar arası bütün ilişkileri sağlayan en temel unsurlardan birisi de bu farklılık değil mi ? Farklı olmak kötü bir şey mi? Hayır ! gayette iyi bir şey. Herkesin aynı huyda olduğu, herkesin aynı görünüşte, aynı karakterde tıpkı mitoz bölünme geçirmiş bir canlı gibi birbirinin kopyası olduğunu düşünsenize. Herkes birbirinin aynı olsaydı herkes birbirini karıştırırdı öyle değil mi ? Herkesin aynı olduğu bir yeryüzünde karşınızdakini ikna etmek için hiç zorlanmayacaktınız. Karşınızdaki insanın ne düşündüğünü, neyi sevdiğini, neyi giyeceğini, neyi söyleyeceğini bilecektiniz ve herkes birbirinin aynı olacaktı. Bizleri yaratan Rabbimiz dileseydi bizi böyle yaratamaz mıydı ? Elbette ki buna gücü rahatlıkla yeterdi. Peki biz neden farklı yaratılmışız hiç düşündünüz mü? Gözünüzün önüne her şeyiyle birbirinin kopyası bir insan topluluğu getirebilir misiniz ? Bunu başarabildiyseniz ne hissediyorsunuz ? Çok garip ve karmaşık geldi değil mi? Belki bir o kadar da saçma. her şeyin, herkesin benzer veya aynı olduğu bir dünya ne kadar yaşanılır olurdu bilinmez ama sıkıcı olacağı bir o kadar muhtemeldi.
Bazen hayatın kendisini düşündüğüm de sorulası ve cevabı alınası o kadar çok soru var ki? Bu kadar çeşitli olmamızın nedeni de son zamanlarda düşündüğüm konulardan. Bir kişiden bir tane bile aynı olduğunda (tek yumurta ikizleri veya daha fazla olanlarında) bile karışıklığın yaşandığı bir dünyada herkesin birbirinin aynı olduğunu düşünemiyorum. Zira Rabbimiz tek yumurta ikizlerini bile yaratırken onlara farklı birer mizaç vermiş. Her ne kadar dış görünüşleri aynı olsa da onlara da farklı birer kişilik, farklı birer bakış açısı, farklı birer güzellik varmış. Bu bazen bir bakış, bazen bir ahlaki tutum, farklı bir düşünce biçimi, tutum ve davranış olarak görülmekte. Neden mi çeşitliyiz dersiniz ? Çünkü çeşitli olmamız gerekiyordu. Birimizin bir diğerinin eksik olan parçasını tamamlaması için çeşitli olmamız gerekiyordu. Birimizin diğerinden daha heyecanlı olması gerekiyordu ki diğerinin onu sakinleştirmesi gerekiyordu. Sinirli olanımızın diğerinin adeta tüm sinirlerini yerinden sökercesine onu sakinleştirmesi gerekiyordu. Kimimizin matematiğe kafasının çalışması gerekiyordu ki içinde yaşadığımız evleri yapsın veya bindiğimiz arabaları, uçakları veya çeşitli taşıtları tasarlasın. Bir diğerinin bizi güldürmesi gerekiyordu ki stresli zamanlarımızda rahatlamamızı sağlasın. Bir diğerinin bizi yönetmesi gerekiyordu diğerinin hizmet alması adına, korunması, hayatta yaşamını sürdürmesi adına. Kiminin boş işlerle uğraşması da gerekiyordu, dolu işlerle uğraşanların anlaşılması adına. Aslında bu listeyi uzattıkça uzatırım da sayfalar yetmez. Ama dünya herkesin kendisini sergilediği, herkesin bir diğerinden ayırt edilmek için çaba sarfettiği, aslında herkesin kendi sınavını verdiği doğruyu yanlışı seçme şansını yakaladığı, şükrettiği veya isyan ettiği, kendisini geliştirdiği veya geliştiremediği, okumak için çabaladığı veya çabalamadan zengin olmayı hayal ettiği bir ortam.
Seçimlerimiz, kişiliğimiz, davranışlarımız, huyumuz, dış görüntümüz birbirinden ne kadar farklı ve biz bu farklılıkla ayakta kalıyoruz. Farklı olmak, bir diğerinin yapamadığını yapıp eksik olanı tamamlamak. Herkesin puzzle’ın eksik bir parçasını sahiplenip kendi sırası geldiğinde o eksik parçayı kapatmaya çalışması aslında yaşam. İnsan olmanın erdemi de bu farklılıktan geliyor. Bu çeşitlilikten geliyor. Öyleyse neden başkalarını sizin gibi düşünmeye zorluyorsunuz. Adeta bunun için kendinizi yıpratıyorsunuz. Eğer insan olmanın en büyük erdemlerinden birisi farklı olmak ise neden başkalarının bizim gibi düşünmesi için onları zorluyoruz.
Hayatta ya doğru ya da yanlışların olduğuna inanıyorum. Ya eksi ya da artı var. Ben grilerin olduğuna inanmıyorum. Bunu diyen de hayatı boyunca ben böyle de düşünüyorum, şöyle de düşünüyorum diyerek bir orta yol sürdüremez. Bakın hayatta mutlak doğruya ulaştıysanız ve onun neden mutlak doğru olduğunu sebepleri ve nedenlerini sorarak araştırdıysanız ve bu kararınızdan eminseniz sizden mutlusu olamaz. O zaman sevdiklerinizi yanlış yaptıkları bir şey konusunda elbette uyaracak ve onların doğru olana ulaşması için elinizden geleni yapacaksınız. Yapmalısınız da ! Bunu yapmazsanız o zaman neden birilerini sevdiğinizi iddia edesiniz ki. Çünkü sevgi karşılıklı sevgiyi, saygıyı, dostunu uyarmayı, ikna etmeyi ve gerekirse yanlış düşüncelerinden onu sıyırmak için ikna etmeyi gerektirse de karşınızdaki değişmez, katı ve sert bir üslupla sizi dinlemeye bile yanaşmıyorsa ve kendisinin doğrularına inanıyorsa onu ikna etmek niye ? Siz böyle bir kişiyi Allah o kişiye ikna olmayı nasip etmediği sürece başaramazsınız. Bu durumda o size kendi düşüncelerini savunur siz de ona kendi düşüncelerinizi savunmaktan başka bir şey yapamazsınız. Bir insanın düşüncelerini kafasına silah dayayarak bile değiştiremezseniz. Diyorum ya bir şeyleri anlatmak için Allah’ın o kişiye bunu nasip etmesi gerekli. Öyleyse o kişiyi de o şekilde kabul etmek ve onu düşüncelerinden dolayı kınamamak burada yapılan şey olmalı. Herkesin aynı olması düşünülemeyeceği gibi, herkesin aynı düşünmesi de beklenemez. Siz elinizden geleni yapın ama ısrar etmeyin. O farklılığı da öyle kabul edin. Nasıl kendiniz için zorlama istemeyeceğiniz gibi, karşı taraf için de aynısını düşünün. Emin olun hiçbir insana zorla bir şey anlatamazsınız. Anlatacağınız şey isterseniz dünyanın en iyi şeyi olsun bunu başaramazsınız. Zira karşı tarafın da o konuda ikna olup bunu istemesi ve dilemesi gerekli. Böyle bir durumla karşılaştığınızda her şeye rağmen olumlu kabul gösterisinde bulunmak belki de daha hayırlı olabilir. Zira insanın hatalarından er geç döneceğine inanıyorum. Yeter ki biz karşılıklı iletişimimizde iyi niyetimizi koruyalım. Ama zorlamadan, bağırmadan, kırmadan, dökmeden, yıpratmadan, yıpranmadan, üzülmeden, endişe etmeden, KINAMADAN o insanın aklını başına toplaması için dua ederek, onu sevdiğimizi kendisine göstererek ve bunu gerek sözle, gerekse de davranışla göstererek, o kişiye karşı istikrarlı bir davranış göstererek, daima dürüst olarak, ona verdiğimiz sözleri yerine getirerek, onun güvenini kazanarak..Zira siz iyi olmayı bir yaşam felsefesi olarak kabul ederseniz, iyi niyetinizi muhafaza ederseniz, ahlaklı olursanız, farklı olmanın da insana özgü olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini anlarsanız o zaman insan olmanın da erdemlerini çok daha iyi özümsersiniz.
Çünkü farklı olmak yaşamın kendisinde olan bir şey. Tıpkı gülmek, konuşmak, görmek, üzülmek, eğlenmek, sevinmek, heyecanlanmak gibi insana özgü bir durum. Öyleyse sizden farklı düşünen insanlara saygı duymalısınız. Onları yapıcı ve olumlu yönde eleştirmelisiniz. Onların yanlış mı olduğuna inanıyorsunuz ? Siz kendi doğrunuzdan emin misiniz ? Onların yanlış düşündüklerinden emin misiniz ? Eğer bütün bunlardan eminseniz sabretmeli ve beklemelisiniz. Siz iyi niyetinizi koruyun. Sakın başkalarını değiştimek için kırıp dökmeyin. Yoksa kırılan da, dökülen de siz olursunuz. Bu da ne sizin için faydalı olur, ne de karşınızdaki insan için faydalı olur.
Phd. Dan. Selçuk Arıcı